Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Yıldırım, Huber Köşkü’nde yaklaşık 4 saatlik bir görüşme yaptılar.
Türkiye’de bu güne kadar hiçbir Cumhurbaşkanı’nın Başbakan ile bu kadar uzun süren bir görüşmesini duymamıştım. Tabii ki, şimdi duyanlar da olayı merak ediyorlar! Cumhurbaşkanı ile Başbakan 4 saatlik süre içerisinde neler konuştular!?
Akla ilk gelen ülkenin geleceği, bugünkü durumu ile birlikte Nisan ayı içerisinde yapılacak olan Referandum.
Köşkteki görüşmeleri bir kenara bırakarak biraz da olayların diğer yönlerine bakalım.
Akşam televizyon kanallarını izleyenler, iktidar partisi ile muhalefet partili Milletvekilleri’nin, Başbakan veya Bakanların konuşmalarının referandum ile ilgili ‘evet’ veya ‘hayır’ oyları üzerine halkı bilgilendirmek olduğunu yönünde gerçekleşmektedir.
Siyasilerin bu yöndeki sözlerinin yanında bir de STK’ların, Odaların temsilcilerinin referandum tarihi belli bile olmadan sözleri benim dikkatimi çekmeye başladı.
Özel televizyon kanalları STK’ları ve Oda temsilcilerini referandumda oylarının rengini söylemesi için adeta zorlar gibi haberler yapmaya başladı.
Bu kuruluşların yönetiminde her türlü siyasi görüşten insanlar bulunmaktadır. Bir kuruluşun başındaki kişinin diğer arkadaşlarını bir kenara bırakarak oyunun rengini belirtirken, kişisel görüşü olduğunu söylemesi en demokratik bir davranış olsa gerek!
Önümüzdeki referandumda kuruluşlar arasında görüş ayrılıkları oluşturabilecek bir oluşum gözler gibiyim. Her STK veya diğer kuruluşlar içerisinde ayrı düşünceden kişilerin olduğunu düşünerek ‘ayrımcılık’ gibi bir davranış iyi sonuçlar çıkarmaz!
İktidara yakın medya yayınlarında ‘evet’ diye halkı etkilemeye çalışırken, muhalefet kanadındaki medya da ‘hayır’ diyerek görüşlerini ileri sürüp halkı etkilemeye başladı.
Kurum veya kuruluşlar ile STK ve diğer kuruluşlar arasında siyasetin ayrıştırma noktasına kadar getirilmesinin gelecekte sağlıklı sonuçlar getirmeyeceği kuşkusunu yaşıyorum.
Kişiler birbirleri ile tartışabilir ama bunu kavga noktasına getirmeden, demokratik koşullar içerisinde ve saygınlık içerisinde bırakmalıdır.
15 Temmuz darbe girişiminde ‘ortak akıl’ hareket ederek bütünlüğü sağlayan medyanın, önümüzdeki referandum da aynı hareketi göstermeden uzak tavırlar içerisine doğru gitmekte olduğunu gözlemliyorum!
Ak Parti, 2002 yılından bu yana ülke yönetimini elinde bulunduruyor. Yani 15 yıldır ülkemiz Ak Parti iktidarının uygulamaları ile yönetilirken, diğer iktidarların yaptığı gibi, seçimlere girerken 1-0 önde bulunuyor.
Muhalefete bakmak gerekiyor. Aradan geçen 15 yıllık süre içerisinde iktidarı eleştiren Muhalefette ne gibi gelişme veya değişim olduğuna bakmak gerek!
Muhalefette bir yenilenme, değişim veya halkı inandırıcı siyaset üretilebiliyor mu?
İktidar önümüzdeki referandum sonunda yeniden yapılacak, ama Muhalefet te sonuçtan bir ders çıkarıp yeniden yapılanma gibi bir sorgulamayı yapabilecek mi?
Nisan ayı da bitecek, referandum da sonuçlanacak! İktidar ve Muhalefetin şapkalarının görünümünü birlikte izleyeceğiz. Saygılarımla…
Türkiye’de bu güne kadar hiçbir Cumhurbaşkanı’nın Başbakan ile bu kadar uzun süren bir görüşmesini duymamıştım. Tabii ki, şimdi duyanlar da olayı merak ediyorlar! Cumhurbaşkanı ile Başbakan 4 saatlik süre içerisinde neler konuştular!?
Akla ilk gelen ülkenin geleceği, bugünkü durumu ile birlikte Nisan ayı içerisinde yapılacak olan Referandum.
Köşkteki görüşmeleri bir kenara bırakarak biraz da olayların diğer yönlerine bakalım.
Akşam televizyon kanallarını izleyenler, iktidar partisi ile muhalefet partili Milletvekilleri’nin, Başbakan veya Bakanların konuşmalarının referandum ile ilgili ‘evet’ veya ‘hayır’ oyları üzerine halkı bilgilendirmek olduğunu yönünde gerçekleşmektedir.
Siyasilerin bu yöndeki sözlerinin yanında bir de STK’ların, Odaların temsilcilerinin referandum tarihi belli bile olmadan sözleri benim dikkatimi çekmeye başladı.
Özel televizyon kanalları STK’ları ve Oda temsilcilerini referandumda oylarının rengini söylemesi için adeta zorlar gibi haberler yapmaya başladı.
Bu kuruluşların yönetiminde her türlü siyasi görüşten insanlar bulunmaktadır. Bir kuruluşun başındaki kişinin diğer arkadaşlarını bir kenara bırakarak oyunun rengini belirtirken, kişisel görüşü olduğunu söylemesi en demokratik bir davranış olsa gerek!
Önümüzdeki referandumda kuruluşlar arasında görüş ayrılıkları oluşturabilecek bir oluşum gözler gibiyim. Her STK veya diğer kuruluşlar içerisinde ayrı düşünceden kişilerin olduğunu düşünerek ‘ayrımcılık’ gibi bir davranış iyi sonuçlar çıkarmaz!
İktidara yakın medya yayınlarında ‘evet’ diye halkı etkilemeye çalışırken, muhalefet kanadındaki medya da ‘hayır’ diyerek görüşlerini ileri sürüp halkı etkilemeye başladı.
Kurum veya kuruluşlar ile STK ve diğer kuruluşlar arasında siyasetin ayrıştırma noktasına kadar getirilmesinin gelecekte sağlıklı sonuçlar getirmeyeceği kuşkusunu yaşıyorum.
Kişiler birbirleri ile tartışabilir ama bunu kavga noktasına getirmeden, demokratik koşullar içerisinde ve saygınlık içerisinde bırakmalıdır.
15 Temmuz darbe girişiminde ‘ortak akıl’ hareket ederek bütünlüğü sağlayan medyanın, önümüzdeki referandum da aynı hareketi göstermeden uzak tavırlar içerisine doğru gitmekte olduğunu gözlemliyorum!
Ak Parti, 2002 yılından bu yana ülke yönetimini elinde bulunduruyor. Yani 15 yıldır ülkemiz Ak Parti iktidarının uygulamaları ile yönetilirken, diğer iktidarların yaptığı gibi, seçimlere girerken 1-0 önde bulunuyor.
Muhalefete bakmak gerekiyor. Aradan geçen 15 yıllık süre içerisinde iktidarı eleştiren Muhalefette ne gibi gelişme veya değişim olduğuna bakmak gerek!
Muhalefette bir yenilenme, değişim veya halkı inandırıcı siyaset üretilebiliyor mu?
İktidar önümüzdeki referandum sonunda yeniden yapılacak, ama Muhalefet te sonuçtan bir ders çıkarıp yeniden yapılanma gibi bir sorgulamayı yapabilecek mi?
Nisan ayı da bitecek, referandum da sonuçlanacak! İktidar ve Muhalefetin şapkalarının görünümünü birlikte izleyeceğiz. Saygılarımla…
