Kaldırıma döşenen parke taşlarının döşenme hatasından veya bir başka nedenle yerinden çıkmış olmasından ya da bir tamirat sonunda yerine iyi yerleştirilmemiş olmasından ayaklarımız zarar görebiliyor.
Kaldırım taşları deyip geçmeyin. Yağmurlu günlerde taşın birinin yerinden oynamış olması sonunda, ayağınızın biri taşın ucuna bastığında, taşın altındaki yağmur suyu diğer ayağınıza ıslatabilir. Eğer kaldırımın taşı biraz genişse, sıçrayan su iki bacağınızın arasına gelip ıslatmışsa, o anda yürümeyi bırakıp, bir kenarda kurumasını beklersiniz. Yürüyemezsiniz, çünkü iki bacağınızın arasındaki ıslaklığın kaldırım taşından sıçrayan su olduğunu kimseye anlatamadığınız için, karşınızdan gelenler size ‘altına kaçırmış’ olarak değerlendirebilir.
Kaldırımdaki parke taşları oynuyorsa, iyi yerleştirilememişse ayakkabınızın ucu değdiğinde yere düşebilirsiniz. Hadi diyelim düşmediniz. İkinci, üçüncü ve sonrasındaki aynı olayların tekrarlanması sonunda ayakkabınızın uç kısmı açılacaktır.
Ben böyle bir olayı yaşadım, iki ayağımdaki ayakkabının da kaldırım taşlarından sakınarak yürümeme rağmen uçları açıldı. Ayakkabıcı tamircisine gittiğimde o da şaşırdı, nasıl uç kısımlarının söküldüğünü sorduğunda olayı anlattığımda şöyle bir yüzüme bakarak; “sanırım sokaklarda çok yürüyen birisin. Bir de kaldırım taşlarının bozuk olan yerlerinden yürüyorsun”diye konuştu.
Ayakkabı tamircisi doğru söylüyordu, çok yürüyen biriydim, ama kaldırım taşlarının hatası benim değildi. İşyerinin önündeki parke taşlarının yerinden oynaması sırasında onu düzenlemeyen esnafımız, bu nu göremeyen yerel yönetimlerimizin bu konuda payları yok muydu?
Yağmurlu günlerde su birikintilerinin bulunduğu çukurların yanından geçerken araçlar yayaları pek düşünmüyorlar. Üzerine yağmur suyu sıçratabilecekleri hesap etmeyenlerin yüzünden ıslandığımız oluyor.
Bazı anlarda da duyarlı sürücülere rastlıyoruz, geri dönüp özür dileyenler, hatta; “bana küfür etmedin değil mi?”diye soranlar da oluyor.
Bilinçli olarak yoldaki su birikintilerini üzerime sıçratmayan hiçbir sürücüye öfkelenmedim.
Konu buraya gelmişken, ortaokul yıllarımdaki bir anımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Karaboyunlu yönüne o yıllarda taksiler dolmuş seferleri yaparlardı. Çoğunlukla okul dağılım sırasında öğrencileri bindirir, dolmuş parasına taşırlardı. Şimdiki Mehmet Akif Ersoy mahallesi sınırları içinde taksi dolmuşu ile 5 öğrenci seyrediyoruz. Yol kenarında elinde şemsiyesi olmayan, boynunu yağmurdan sakınmak için yere eğerek yürüyen bir vatandaş yürüyordu. Bindiğimiz taksi şoförü kendince bize şaka yapmak istercesine; “Gençler bakın şimdi şu adam bana nasıl küfür edecek”diyerek yol kenarında (o zamanlar asfaltsız yol) su birikintilerinin üzerinden hızla geçip devam etti. Aynadan baktığımda yaya olarak yürüyen vatandaş el-kol hareketleri yaparak, gerçekten de küfrediyordu.
Böylesi olayların yine böylesi şoförlerin bugün de hala var olup olmadığını merak ediyorsanız, yağmurlu günlerde yolda yürürken yanınızdan seyredişlerini bir incelerseniz, belki anlayabilirsiniz. Saygılarımla…
Kaldırım taşları deyip geçmeyin. Yağmurlu günlerde taşın birinin yerinden oynamış olması sonunda, ayağınızın biri taşın ucuna bastığında, taşın altındaki yağmur suyu diğer ayağınıza ıslatabilir. Eğer kaldırımın taşı biraz genişse, sıçrayan su iki bacağınızın arasına gelip ıslatmışsa, o anda yürümeyi bırakıp, bir kenarda kurumasını beklersiniz. Yürüyemezsiniz, çünkü iki bacağınızın arasındaki ıslaklığın kaldırım taşından sıçrayan su olduğunu kimseye anlatamadığınız için, karşınızdan gelenler size ‘altına kaçırmış’ olarak değerlendirebilir.
Kaldırımdaki parke taşları oynuyorsa, iyi yerleştirilememişse ayakkabınızın ucu değdiğinde yere düşebilirsiniz. Hadi diyelim düşmediniz. İkinci, üçüncü ve sonrasındaki aynı olayların tekrarlanması sonunda ayakkabınızın uç kısmı açılacaktır.
Ben böyle bir olayı yaşadım, iki ayağımdaki ayakkabının da kaldırım taşlarından sakınarak yürümeme rağmen uçları açıldı. Ayakkabıcı tamircisine gittiğimde o da şaşırdı, nasıl uç kısımlarının söküldüğünü sorduğunda olayı anlattığımda şöyle bir yüzüme bakarak; “sanırım sokaklarda çok yürüyen birisin. Bir de kaldırım taşlarının bozuk olan yerlerinden yürüyorsun”diye konuştu.
Ayakkabı tamircisi doğru söylüyordu, çok yürüyen biriydim, ama kaldırım taşlarının hatası benim değildi. İşyerinin önündeki parke taşlarının yerinden oynaması sırasında onu düzenlemeyen esnafımız, bu nu göremeyen yerel yönetimlerimizin bu konuda payları yok muydu?
Yağmurlu günlerde su birikintilerinin bulunduğu çukurların yanından geçerken araçlar yayaları pek düşünmüyorlar. Üzerine yağmur suyu sıçratabilecekleri hesap etmeyenlerin yüzünden ıslandığımız oluyor.
Bazı anlarda da duyarlı sürücülere rastlıyoruz, geri dönüp özür dileyenler, hatta; “bana küfür etmedin değil mi?”diye soranlar da oluyor.
Bilinçli olarak yoldaki su birikintilerini üzerime sıçratmayan hiçbir sürücüye öfkelenmedim.
Konu buraya gelmişken, ortaokul yıllarımdaki bir anımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Karaboyunlu yönüne o yıllarda taksiler dolmuş seferleri yaparlardı. Çoğunlukla okul dağılım sırasında öğrencileri bindirir, dolmuş parasına taşırlardı. Şimdiki Mehmet Akif Ersoy mahallesi sınırları içinde taksi dolmuşu ile 5 öğrenci seyrediyoruz. Yol kenarında elinde şemsiyesi olmayan, boynunu yağmurdan sakınmak için yere eğerek yürüyen bir vatandaş yürüyordu. Bindiğimiz taksi şoförü kendince bize şaka yapmak istercesine; “Gençler bakın şimdi şu adam bana nasıl küfür edecek”diyerek yol kenarında (o zamanlar asfaltsız yol) su birikintilerinin üzerinden hızla geçip devam etti. Aynadan baktığımda yaya olarak yürüyen vatandaş el-kol hareketleri yaparak, gerçekten de küfrediyordu.
Böylesi olayların yine böylesi şoförlerin bugün de hala var olup olmadığını merak ediyorsanız, yağmurlu günlerde yolda yürürken yanınızdan seyredişlerini bir incelerseniz, belki anlayabilirsiniz. Saygılarımla…