Kendinizi garantili görmekten ve insanları inandırıcı sözler kullanmaktan vaz geçelim!
Korona virüs salgınının Türkiye’de ilk görüldüğü günlerde, yetkili ağızlar öncelikli olarak 65 yaş üstü insanları işaret ederek, gençler etkilenmeyecekmiş gibi sözleri günlerce ekran karşısında kullandılar.
Belirtilen yaşın üzerindeki insanlarda olma olasılığı yüksek olabilir ama, gençler bu uyarılar karşısında sokaktaki belli yaş üstündeki kişileri küçümsemeye başladı.
Yaş konusunda kullanılan dil, daha esnek olabilirdi. Günümüze gelindiğinde, Türkiye’de; 23, 25, 45 yaşlarında, İran’da ise 3 ve 6 yaşlarında insanların bu virüsten hayatını kaybettiğini öğrendiğimizde; bu virüsün şakası olmadığı ortaya çıkıyor. Tehlikeyi atlatanlar arasında yaşı 105 ve 70’in üzerindeki insanlar olduğunu da öğreniyoruz.
Toplumsal olaylarda yaşanan olumsuzlukların sağlıklı duruma dönüşmesinde yöneticilerin etkisi önemlidir.
Virüs tehlikesine karşı Cuma namazları ile camilerdeki toplu namazlar kaldırılırken, Beştepe’deki Camide belli kişilerin katılımı ile “VİP Cuma namazı” kılınması olayı, Diyanet İşleri Başkanlığı’na tepki topladı.
Hristiyanların dini lideri Papa, Roma’daki meydanda tek başına “Korona virüs tehlikesinden kurtulması için” insanlık adına dua ediyor.
Bizim ülkede ise Beştepe Cami’sinde belli insanların katılımı ile, üstelik kamera kayıtları yapılarak “Cuma namazı” kılınıyor. Halkın Cuma namazı kılmaları ise yasaklanıyor!...
Din bilgilerini, Bilim’den uzaklaştırmak istediğiniz anda yanıldığınızı günün birinde anlar, o zaman bilim aklına sarılmak zorunda kalabilirsiniz!
Bu virüs’ün şakasının olmadığını hala anlayamadınızsa size sözüm olamaz! İlk ölüm olayının yaşandığı günden bu yana, günlük ölü sayılarını ve son günkü sayıyı bir karşılaştırmanızı isterim!
TV ekranlarından yapılan açıklama; “Elektrik tüketimine üç ay zam yapılmayacak!” Hayırdır diyorum! Daha önce her ay elektriğe zam yapılıyordu da vatandaşın haberi mi yoktu!?
Böyle denilmesi yerine; üç ay boyunda elektrik faturalarını ödemeyenlere “kesme işlemi yapılmayacak” denilmesini beklerdik.
Bankalar söz dinlemiyor, İktidar yetkilileri konuşuyor ama; Bankaların borçları faizi almakta ısrarlı oldukları görülüyor.
Üniversite Öğrencilerinin Kredi borçları ile ilgili iktidardan bir açıklama yapılmadı. Üniversiteyi bitirdiği halde işe giremeyen, ancak okurken aldığı Öğrenim kredisini ödemek üzere borçlanan gençlerin bugünkü sorununa çözüm henüz getirilmedi.
Yaklaşık 5 milyon Üniversite mezunu gencimizin devlete olan Öğrenim kredi borcunu ödeyememiş. 300 bin gencimizin ise kredi borcunu ödeyemediği için yasal takip başlatılmış. Bu gençlerimizin sıkıntıları ile ilgili “Ekonomik olarak güçleniyoruz!”diye konuşanların bu süreçte ne gibi yaptırımlar yaptıkları gençlerimiz tarafından merak ediliyor!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 7 maaşını bağışlayacağını söylemesinin ardından, Bakan ve Milletvekillerinin de olaya duyarlık göstermeleri bekleniyor.
Türkiye’de yaşıyorsanız, bu ülkenin herhangi bir yönetiminde görevli olarak bulunup devletin hazinesinden maaşınızı alıyorsanız; buyrun böylesi bir günde maaşlarınızı
“Türkiye’deki virüste mücadele için oluşan sağlık fonuna” bağışlayınız.
Mustafa Kemal Atatürk gibi davranamasanız bile, en az O’nun kurduğu Meclis’te oturanlar olarak birazcık “Halkın sağlığı” yönünde özveride bulunun!... Saygılarımla…
